Welcome to Our Website

Yabancı yatırım ilgisini de yansıtan CDS’teki düşüş sürüyor

CDS’teki gerileme; devam eden jeopolitik risklere karşın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) dezenflasyonun tesis edilmesine yönelik kararlı adımları ve TL’ye uluslararası fon akışıyla sürüyor.

Yeni ekonomi yönetiminin attığı adımlar Türkiye ekonomisine ilişkin belirsizlikleri azaltarak TL varlıklara ilgiyi artırırken, bu adımların uluslararası anlamda da karşılık bulduğu belirtiliyor.

TCMB, bu dönemde enflasyonla mücadele kapsamında politika faizini yüzde 8,50’den yüzde 40’a taşırken, birçok sadeleşme adımına da imza attı. TCMB’nin toplam rezervleri, yeni ekonomi yönetiminin uyguladığı politikalarla 140 milyar doları aşarak en yüksek seviyesine ulaştı. Dolarizasyonun azalmasının devam etmesi ile hisse senedi ve tahvil piyasalarına olan yabancı girişleri de son zamanlarda Merkez Bankasının net rezervlerini destekledi.

Türkiye ekonomisine yönelik öngörülebilirliğin artmasıyla Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi de düşüş eğilimine geçti. Türkiye’nin CDS’i, mayıs ayındaki 700 baz puan seviyelerinden gerileyerek Mart 2021’den bu yana ilk defa 319 baz puana indi.

Bu dönemde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin not görünümüne ilişkin iyileştirme adımları atarken, son olarak Standard & Poor’s (S&P), Türkiye’de son dönemdeki politika düzenlemeleri nedeniyle takvim dışı değerlendirmeye giderek Türkiye’nin kredi notunu “B” olarak teyit etti, kredi notu görünümünü “durağan”dan “pozitif”e çevirdi.

Analistler, 15 Aralık Cuma günü piyasalar kapandıktan sonra uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in Türkiye değerlendirmesinin beklendiğini, söz konusu gelişmelerin etkisiyle Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunda ve not görünümünde iyileştirme yapabileceğini aktardı.

Deutsche Bank’tan TL’de “carry trade” fırsatları raporu

Bu arada, Bank of America’nın dün açıklanan raporunda, “Sürdürülebilir yüzde 30 ile öz sermaye karlılığı açısından Türk özel bankalarının iyi bir değer sunduğuna inanıyoruz.” denildi.

Deutsche Bank’ın hazırladığı “CEEMEA Strateji Notları” raporunda da TL’de carry trade’nin yükselme eğilimde olduğu belirtilerek, “Daha Ortodoks politikalara geçişte yetkililerin kararlılığı, dezenflasyon ve dolarizasyon hedeflerini karşılamak için nominal döviz kurunu yakın vadede sabit tutmaları için güçlü bir teşvik olduğuna olan inancımız nedeniyle eylül ayı sonlarında lirada iyimserlik tarafına geçtik.” denildi.

En önemli yükseliş sinyallerinden birinin TL’de carry trade işlemlerinin geri dönmesi olduğu aktarılan raporda, iyileşen cari işlemler dengesi ile birlikte dolar/TL kurunun yüksek enflasyona rağmen 6 aydır istikrarlı seyrettiği kaydedildi.

TL’de carry trade girişlerinin boyutunu tam olarak ölçmenin zor olduğu vurgulanan raporda, “Ancak 3 kanıt öne çıkıyor. Birincisi, TCMB’nin net rezervlerinde son haftalarda kayda değer bir iyileşme oldu. İkinci olarak, yerel bankaların TCMB swap’larından arındırılmış bilanço dışı döviz pozisyonu önemli bir sıçrama gösterdi. Üçüncü olarak, yerel bankaların döviz takası işlem hacimleri belirgin bir şekilde arttı.” değerlendirmesine yer verildi.

TL’de carry trade için bazı risklerin olduğuna da işaret edilen raporda, şunlar kaydedildi:

“Ancak yakın vadede yetkililer, enflasyonla mücadele, döviz ve KKM’nin azaltılması arasındaki öncelikleri dikkatli bir şekilde dengeledikleri için takdiri hak etmektedir. Bir diğer olumlu katalizör ise Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yakın zamanda işaret ettiği üzere, yerel bankaların offshore swap riskine yönelik kısıtlamalarının gevşetilmesi olacak. Aralık ayı toplantısında faizlerin daha da artması carry trade için bir başka olumlu gelişme olacaktır.”

Carry trade, faizlerin düşük olduğu bir ülkenin para biriminden borçlanarak, yüksek faiz getiren başka bir ülkeden faiz getirisi elde etmek anlamına geliyor.

Analistler, carry trade konusunda yatırımcıların kurun gidişatına yönelik beklentilerinin önem arz ettiğini kaydederek, yüksek faiz elde etmek amacıyla gelinen ülkede kurun elde edilecek faiz getirisini olumsuz etkileyebileceği için öngörülebilirliğin hayati önem taşıdığını söyledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir